Dış ticaret ve enflasyon



Dış ticaret ve enflasyon

Altın ve enerji dışı ithalat, büyüme oranımızdaki düşüşe bağlı olarak, 2012’nin Kasım ayı dışında kalan tüm aylarında bir yıl öncesine kıyasla düşmüştü. Ocak ayında ise bir yıl öncesinin aynı dönemine kıyasla altın ve enerji dışı ithalatta belirgin bir artış var: Aylık olarak yüzde 8.4, üç aylık olarak yüzde 4. Altın dışı ihracatımız da bir yıl öncesine kıyasla yüzde 9 oranında arttı. Son üç ayın ortalama altın dışı ihracatının bir yıl öncesinin aynı dönemine kıyasla artışı ise yüzde 8.9 oldu.
Enflasyon cephesinde pek bir değişiklik yok. Şubat ayında yıllık tüketici enflasyonu yüzde 7 düzeyinde gerçekleşti. 2009’dan bu yana yüzde 7.5 düzeyindeki ortalama etrafında bir aşağıya bir yukarıya doğru geçici eğilim değişiklikleri görüyoruz. Benzer bir durum temel enflasyon için de geçerli. Şubat ayında yıllık temel enflasyon (enerji, gıda, alkolsüz içecekler alkollü içkiler ve tütün ürünleri dikkate alınmadığında ortaya çıkan enflasyon) yüzde 5.8 düzeyinde gerçekleşti. Son dört aydır bu düzeyde seyrediyor. 2009’dan bu yana temel enflasyonun ortalaması ise yüzde 5.4.
Sıra bu gelişmelerin ne anlama geldiğini ele almakta. İleriye yönelik aşağıda söylediklerimin yurtdışındaki koşulların kötüleşmediği varsayımı altında geçerli olduğunu vurgulamak isterim.
İhracat: İhracatta belirgin bir eğilim değişikliği yok. Birincisi, tüm yılın ihracat artışının son derece düşük bir oranda kaldığı 2012 içinde de altın dışı ihracatta benzer oranda artış gözlenen beş tane daha ay var. İkincisi, ihracat pazarlarımızdaki gelir artışı 2013’te bir yıl öncesine kıyasla iyileşmeyecek: İhracatımızın yaklaşık üçte birini yaptığımız Avrupa’da çok sınırlı bir iyileşme bekleniyor. Buna karşılık, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın büyüme oranının bir yıl öncesine kıyasla daha düşük olacağı tahmin ediliyor. İhracatımızın üçte birini de bu bölgeye yapıyoruz. Üçüncüsü, en önemli ihracat sektörlerimizin başında gelen otomotiv sektöründe ihracat düşüşü sürüyor. Dördüncüsü, paramız mevcut uluslararası koşullar değişmedikçe değerlenme baskısı altında kalacak.
İthalat: Yedi çeyrektir sürekli düşen büyüme oranımızdaki bu eğilimin sona geldiğine ilişkin göstergeler var. Daha önce açıklanan ocak ve şubat ayı kapasite kullanım oranı ve reel kesim güven endeksi verileri de dikkate alınınca, yılın ilk çeyreğinde, büyüme oranında 2012’nin en kötüsü olan dördüncü çeyreğe kıyasla sınırlı bir iyileşme gerçekleşmiş olabileceği belirleniyor. Bu durumda ithalatta da paralel bir artış gerçekleşmesi beklenir.
Cari işlemler dengesi: İyileşme sona erdi. Ancak cari açıkta bundan sonra oluşacak artış eğilimi ürkütücü olmayacak.
Enflasyon: Ham petrol fiyatları bir süredir aralık ayına kıyasla daha yüksek düzeylerde seyrediyor. Ancak belirgin biçimde yükselme eğilimi de göstermiyor. Yılın ilk aylarında iç talepte sınırlı bir artış yaşanmış olabilir. Faizlerin düşük düzeylerde olması, yurtiçi kredi artışının sınırlanması 
isteğine karşın, harcama yapmak için krediye ihtiyacı olmayanların ya da zaten kredi almak gerekmeyecek düzeyde fiyatları olan mallara yapılacak harcamaları artırıyor. Bu iki unsurdaki mevcut gelişmelerin enflasyonu düşürecek yönde olmadığını belirtmek mümkün. Asıl belirleyici, bu durumda, döviz kurundaki hareketler olacak. Mevcut uluslararası gelişmeler çerçevesinde bizim gibi ülkelere yönelik risk alma iştahı yüksek. Bu nedenle, özellikle kısa vadeli sermaye girişlerinin sürmesi ve döviz kuruna aşağı doğru baskı olması en makul beklenti. Merkez Bankası, liranın reel olarak değerlenmesine izin vermeyeceğini söylüyor; buna yönelik bir dizi karar da aldı. Liranın değerlenmesine izin vermemekle yetinirse, ana enflasyon yüzde 6-7 aralığında dalgalanacaktır. Buna karşın, 2010 sonu ve 2011’in ilk yarısında olduğu gibi, Merkez Bankası liraya değer kaybettirmeye çalışırsa, daha yüksek bir enflasyon gerçekleşir.

Kaynak: Dünya Gazetesi